Londra’da “Din veya İnanç Özgürlüğü Uluslararası Bakanlar Konferansı” düzenlendi
Dışişleri Bakanı Liz Truss, inanç, dua ve ibadet etme özgürlüğünün, “temel bir insan özgürlüğü” olduğunu belirterek, “İnsanlarının inanmasına izin veren toplumlar daha iyi ve nihayetinde daha başarılıdır.
Din veya inanç özgürlüğünün dünya çapında korunması için daha fazla eylem çağrısıyla İngiltere’nin ev sahipliğinde düzenlenen iki günlük “Din veya İnanç Özgürlüğü Uluslararası Bakanlar Konferansı”na, 60 ülkeden 500’e yakın hükümet ve sivil toplum lideri katıldı.
Başkent Londra’daki Kraliçe 2. Elizabeth Konferans Merkezi’nde düzenlenen “Din veya İnanç Özgürlüğü (ForB) Uluslararası Bakanlar Konferansı”na, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve İngiltere Veliaht Prensi Charles video mesajla katıldı.
Dışişleri Bakanı Truss, İngiltere’nin Güney Asya ve İngiliz Milletler Topluluğundan Sorumlu Devlet Bakanı Lord Tarık Ahmed ve İngiltere Anglikan Kilisesi Başpiskoposu Justin Welby ise etkinliğe fiziksel olarak katılan konuşmacılar arasında yer aldı.
“Bugün milyonlarca insan dinleri veya inançlarından ötürü korku içinde yaşıyor”
Başbakan Johnson, konuşmasında, bugün milyonlarca insanın sırf dinleri veya inançlarından ötürü korku içinde yaşadığını belirterek bu kişilerin, ayrımcılık, aşağılanma, onur kırıcı saldırılar, korkunç toplu katliamlarla karşı karşıya kaldığına işaret etti.
Johnson, “Bu konferans boyunca, birlikte daha fazla neler yapabileceğimizi görmek istiyorum çünkü herkesin dini ve diğer özgürlüklerden barış içinde yararlanma hakkını ancak ortak eylem ve amaç yoluyla savunabiliriz.” dedi.
“Vicdan, düşünce ve inanç özgürlüğü, gelişen herhangi bir toplumun merkezinde yer alır”
Veliaht Prensi Charles da farklılıklara saygı duyulduğu, herkesin aynı düşünmek zorunda olmadığının kabul edildiği bir toplumun, tüm üyelerinin yeteneklerinden yararlanacağını dile getirdi.
Prens Charles, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Vicdan, düşünce ve inanç özgürlüğü, gelişen herhangi bir toplumun merkezinde yer alır. İnsanların dışlanma korkusu olmadan topluluklarına katkıda bulunmalarına, önyargı korkusu olmadan fikir alışverişinde bulunmalarına ve reddedilme korkusu olmadan ilişkiler kurmalarına olanak tanır.”
“İnanma, dua ve ibadet etme özgürlüğü temel bir insan özgürlüğüdür”
Dışişleri Bakanı Truss, Çin, Hong Kong, Nijerya, Ukrayna ve Afganistan dahil dünyanın dört bir yanında inananların farklı suistimallere maruz kaldığına dikkati çekti.
Truss, “İnanma, dua ve ibadet etme özgürlüğü temel bir insan özgürlüğüdür ve zamanın başlangıcından beri böyledir. İnsanlarının inanmasına izin veren toplumlar daha iyi ve nihayetinde daha başarılıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve destekçilerinin, Rusya’nın “kutsal bir savaş” yürüttüğünü düşündüğünü söyleyen Truss, şunları söyledi:
“Ancak gerçekte bu hiçbir şekilde kutsal değil. Rus birlikleri tarafından işlenen iğrenç savaş suçlarına dair artan kanıtlar görüyoruz. Masum siviller, Rusya’nın gelişigüzel bombardımanından ibadet yerlerine sığınmak zorunda kalıyor. Kiliseler, sinagoglar ve camiler moloz yığınına çevrildi.”
“Dünya genelinde çok sayıda insan sırf inançları yüzünden trajik şekilde öldürülüyor”
İngiltere’nin Güney Asya ve İngiliz Milletler Topluluğundan Sorumlu Devlet Bakanı Ahmed de uluslararası toplumun, herkes için ve her yerde din veya inanç özgürlüğünü sağlama konusunda ortak bir sorumluluğu paylaştığını belirtti.
Dünya genelinde çok sayıda insanın bu temel insan haklarına erişiminin engellendiğini, zulüm gördüğünü ya da sırf inançları yüzünden trajik bir şekilde öldürüldüğünü belirterek Londra’da düzenlenen konferansla din veya inanç özgürlüğünün teşvikine yönelik çabaları artırmayı hedeflediklerini kaydetti.
Ayrıca, Ahmed, “Kendi haklarımıza, özgürlüklerimize, inanç özgürlüğümüze karşı durmak kolay ancak kendi inanç sistemimize karşı asıl meydan okuma ve test, başkalarının haklarını ve inançlarını korumak için ayağa kalktığımız zamandır.” ifadesini kullandı.
“Dini topluluklar, siyasi manipülasyon yoluyla baskı ve şiddetin failleri olabiliyor”
Anglikan Kilisesi Canterbury Başpiskoposu Justin Welby de konuşmasında din veya inanç özgürlüğünün önemine işaret ederek “Çünkü insanlar ibadet ederken ve kendilerini ifade etmekte özgür olduklarında, inanç grupları gelişmeyi sağlamak için başkalarıyla birlikte çalışırlar, gelişme ve uzlaşmanın ihtiyaçlarına cevap verirler.” dedi.
Öte yandan, Welby, dini toplulukların çoğunlukla siyasi manipülasyon yoluyla, baskı ve şiddetin failleri olabileceğinin altını çizerek, şunları kaydetti:
“Biliyoruz ki ifade özgürlükleri kısıtlanınca başka özgürlükler de kayboluyor, kadınlar, azınlıklar, diğer insanlar gözden kaçırılıyor. Liderlik zor bir iştir. İnsanlara özgürlük, güvenlik ve fırsat sunmazsanız veya bunu yalnızca bazı insanlara sunarken diğerlerine sunmazsanız, gerçekten lider olmuyorsunuz ve insanlarımız bunu takip etmek istemeyecektir.”
Suudi Arabistan merkezli Dünya İslam Birliği (Rabıta) Genel Sekreteri Muhammed bin Abdulkerim el-İsa da video mesajla katıldığı konferansta, dini özgürlüğün, manevi bir insan hakkı olduğunun altını çizerek, uluslararası hukuk ve normların da bunun önemli bir prensip olduğunu doğruladığını bildirdi.
Konferansa, ayrıca İngiltere ve Kuzey İrlanda Birleşik Sinagogu Hahambaşı Ephraim Mirvis, The Hindu Forum of Britain (HFB) Başkanı Trupti Patel ve Humanists International’ın Başkanı Andrew Copson da katılarak konuşma yaptı.
Londra’da düzenlenen “Din veya İnanç Özgürlüğü Uluslararası Bakanlar Konferansı” yarın sona erecek.